Bana Aşıkmış! (Osman 38 Y., İzmir)
İş
toplantısı için geldiğim şehirde sadece iş
portalı olan bir sitedeki adresime gelen maili tıkladım. "Siz
şu Liseden tanıdığım şu kişi misiniz?"
diye yazıyordu. Gönderen ismine baktım birşeyler
anımsatsın diye, hafızamı yokladım, o isimde tanıdığım,
okulu sorduğuna göre okuldan bir kişi vardı, ama aradan
neredeyse 20 yıl geçmişti. Ben son sınıfta okurken kendi
sınıfımdan çıktığım bir kızla biraz
sorun yaşamıştık ve bana mektupla ilan-ı aşk eden
ilk sınıflardan bir kızla 2 haftalık kısa bir arkadaşlık
etmiştik. O zamanlar kızın elini tutabileceğiniz tek yer
sinemaydı ve bu kız sinema davetime evden izin
alamadığı için gelememiş, ben de yol vermiş
yollamıştım.
Günlerden Perşembeydi
ve o akşam yaşadığım şehre dönecektim. Nerede
yaşadığım iş portalımda yazıyordu. Ben de
onun profiline baktım. Şaşkınlık verecek şekilde
ikimiz de doğup büyüdüğümüz şehrin dışında, ama
aynı büyükşehirde yaşıyorduk. Birkaç mailden sonra
birbirimize telefonlarımızı yazdık, whatsaptan
yazışmaya başladık. Cuma günü sabah 09:00'da yazdı. O
gün akşama dek karşılıklı mesajlar gidip geldi.
Cumartesi çalışmadığımı, görüşüp eski
günleri yadetmek isteyip istemeyeceğini sordum. Çok sevineceğini
söyledi. Cumartesi öğlen saat 13:00'de buluşacaktık. O
öğlene dek çalıştığı için işyerine yakın
bir yerden almamı istedi.
Saat 13:00'de çok
kalabalık bir kavşaktki otobüs durağının
yakınına park ettiğimde, cep telefonumun şarjının
bittiğini farkettim. Telaşa kapıldım bir an, nasıl
tanıyacaktım. İşte o an kalabalığın
arasından o lisedeki kız çıktı, gülümseyerek bana
doğru geldi. Ben o lisedeki cılız çocuk değildim, ama
kilolu da değildim, yıllar daha bir karizma katmış, fakat
genel anlamda değişmemiştim. Ama o tamamen aynıydı.
İkimiz de evli, birer çocuk sahibiydik ve aradan bilmem kaç yıl
geçmişti.
Sarıldık.
Farkettiğim, çıktığımız 2 hafta da bile böyle bir
hamlemiz olmamıştı. Önce şehir dışına
doğru bildiğim bir restorana yemeğe gittik, açık havada çok
güzel sakin bir yerdi. Bu hararetle anlatırken çantasından 3 tane
defter çıkardı. Bizim yaştakiler bilir, o zamanlar günlük,
hatıra defteri falan tutmak modaydı kızlar arasında.
Üniversitede okurken İngiltere'de yaşayan abisinin yanına her
yaz gidip bebek bakıcılığı, garsonluk
yapmış. Lise, üniversite ve İngiltere yıllarını
kapsayan evlenene kadar devam eden 3 kalın defteri uzattı bana.
Hemen hemen her
sayfasında ismim vardı. Beni yolda görmüş mesela, okuduğum
üniversitenin basketbol takımında oynarken maça gelmiş
izlemiş, evlenmeden önce kocasına benimle ilgili günlüğü okutup,
o gün son notu yazmış vesaire vesaire. Bir an korktum. "Kocana ne
dedin gelirken?" dedim yemekten kalkıp başka bir yerlere gitmek
için arabaya yürürken. "Seninle buluşacağımı söyledim,
o da gelmek istedi, ama rahat davranamayız diye başka zaman gelebileceğini
söyledim!" dedi.
Bu arada arabaya
binmiştik. Uzanıp elini tuttum. Elini çekmek istediğinde, "Bakalım
defterde yazdığın hisler halen duruyor mu?" diye sordum. Gözlerime
bakıp dudağımdan öpüp geri çekildi, mahçup bir gülümsemeyle...
Şirkete büyük
alım yaptığımız ve faturalarını benim
imzaladığım bir tedarikçi firmanın sahibi var. Her
yıl yaptığımız geleneksel akşam yemeğinde, adam
alkolü biraz fazla kaçırmıştı. Bana Moldovalı
metresini anlatmış, "Sen de çapkın birine benziyorsun!
İstediğin zaman evi kullanabilirsin!" deyip, bir adres ve bir
anahtar uzatmış, "Hasanağa parkının dibinde,
oğlum burdaki üniversiteyi kazanınca almıştım,
oğlan okulu bitirdi, ben de geldikçe kalırım diye satmadım!"
demişti. Hiç gitmemiştim, ama şimdi tam zamanıydı.
"Nereye
gidiyoruz?" diye sorduğunda olayı anlattım. Sessizce
oturuyordu. Adres kolaydı. Arabayı parkedip kapıyı
açtım. Oturma odasında bildiğiniz eski minibüslerin
bütünleşik en arka 4'lü koltuğu, ön 2'li koltuklarından
oluşan bacakları olmayın yere konmuş bir oturma grubu,
arkada bir yatak odası, bir banyo tuvalet ve mutfak, küçücük bir sofa
bahçe karışımı. İkimiz de minibüs
koltuklarını ve üzerine geçirilmiş kırmızı
kumaşları görünce, "Aaa ilginçmiş!" diye o ilk anki
heyecanımızı unuttuk. Ellerini tutup gözlerine bakarak öpmeye
başladım ayakta o da bana karşılık veriyordu. Yüzümü
gözlerimi öpüyor sonra tekrar dudaklarıma dudaklarını
bastırıyordu.
Ellerim vücudunu
dolaşmaya başladığında sırtından
kalçalarına inip avuçladığım göt yanaklarından çekip
kasıklarını tam kasıklarıma getirdim. Bu arada
dizlerimi kırıp biraz alçalıp tam hizasına getirmiştim
yarağımı. Kıyafetlerimiz üzerinden birbirimize sürtünüyor,
ikimiz de öpüşmeyi bırakmadan ellerimizi
çalıştırıyorduk. İkimizde de tişört ve kot
vardı. Ayrılıp önce o benim tişörtümü çıkardı,
sonra ben onunkini, aynı anda ellerimiz birbirimizin kot düğmelerini
çözüyordu.
Kotu
indirdiğimde altında bembeyaz bir babaanne külodu ve beyaz bir sütyen
giymişti. O an o külot o kadar iticiydi ki, sanki anladı ve "İlk
günden bunu yapacağımızı düşünmemiştim..."
dedi. Onları da çıkarıp, arkasına geçip başı yana
dönük dudaklarını öperken, kalçalarına dayadığım
yarağımla yönlendirip yatak odasına götürdüm. Yatağa
uzatıp dudaklarını boynunu öptüm, sonra bir
şaşkınlık daha yaşadım. Bugüne dek onlarca
kadınla birlikte olmuştum, ama hiç içe dönük meme uçları
görmemiştim. Memelerini emdim, her ne kadar içe dönük olsa da
uçlarını dilleyip okşadım. Sonra da aşağı inip
göbek deliğini ve kasıklarını öptüm emdim.
Dilimi
amcığına getirdiğimde incecik bir çizgi gibiydi, sanki daha
önce hiç sikilmemiş. Dilimle çizginin üzerinden geçip parmaklarımla
araladığım amın iç dudaklarına dilim ve
dudaklarımla daldım. Sularını salarken, ben emiyor
yalıyor küçük ısırıklar atıyordum. İnlemeleri
artık çok artmış, adımı sayıklıyor, içine
girmemi istiyordu. Onu dnlemeyip emmeye yalamaya devam ettim. Bu arada kolumu
yukarı uzatmış göğüslerini avuçluyor, sıkıyordum.
"Ne olur sok,
sok artık, sen bana ne yapıyorsun böyle, offfff, ohhhhh,
aşkım, erkeğim, gel sik kadınını, sevgilini,
ohhhhhh!" diye inleyerek orgazm oldu. Tüm gün zıpkın gibi gergin
vücudu orgazmın etkisiyle zangır zangır titriyor, gözlerinden
yaşlar boşalmış ağlıyordu. Yanına
uzandım. Sımsıkı sarıldı bana. "Neden
ağlıyorsun?" dedim. "Mutluluktan!" dedi gülümsemeye
çalışıp, "35 yaşında sen de ilk
orgazmını yaşasan, sen de ağlardın!" diye ekledi.
Kocasında erken boşalma sorunu olduğunu anlattı. "Bunun
için doktorlara bile gittik, ama olmuyor!" dedi.
Öyle tavana bakar
yatar haldeyken aletimi eline alıp eğildi, yalamaya başladı.
"Bunu yapmayı hep sevdim, ama erken boşalan kocan olunca her
zaman yapamıyorsun!" diyerek yalamaya devam etti. Bir süre
yaladıktan sonra kıvrılıp kucağıma oturdu. Elimle
düzelttiğim sikimi amına soktum. Üzerimde zıplamaya
başladığında ben yine içeri kaçmış göğüs
uçlarını emmeye, ısırmaya, kalçalarını
tokatlamaya başlamıştım. Her köklediğimde, "Uhhhh,
ohhhh!" diye sesler çıkarıyor, amını
yarağıma bastırıp kendini geriye doğru
attırıp amını öne itiyordu. Parmağımı göt
deliğine dokundurduğumda, komple kendini kastı. Oysa ordan
sikmek istiyordum, ama anladım ki halen mühürlü...
Saat 14:30'da
girdiğimiz ve 4 posta sikiştiğimiz evden, saat 19:00'da kocasından
gelen, "Daha gelmiyor musun?" mesajıyla çıktık.
[Osman]
|