Tatlı Komşum! (6) (Furkan 31 Y., Manisa)
Teklifim üzerine
23:15 gibi odadan çıkıp Bar'a gittik. Biraz ortada görünüp,
çocukları toparlayıp, sonra yine buluşacaktık. Çocukları
alıp zorla odalara götürdük. Oğlumu yatırdım, karıma
baktım yatakta uzanıyordu. "Uyuyabildin mi?" dedim. "Uyumuşum
biraz." dedi. "Kalk bir ılık duş al, iyi gelir!"
dedim. "Siz ne yaptınız?" dedi. "Ebru Rus bir
kadınla tanışmış, onlar animasyon izlemeye gitti, biz
de adamla Bar'da oturup hem konuştuk hem içtik, oğlanı
yatırıp sana bakmaya geldim. Bu gece disko gecesi varmış,
Boris'le Bar'da içip milletin dans edişiyle dalga geçeceğiz!"
dedim. "Nasıl anlaştınız?" dedi. "4 yıldır
Türkiye'de çalışıyormuş, Türk gibi zaten!" dedim. "İyi
bari!" dedi. Duşa girdi.
Duştan
çıkınca, "İyi geldi sıcak su, kasıklarıma
tuttum!" dedi. Yatağa uzandı, "Hadi git,
başımı bekleme!" dedi. "Tamam, iyi geceler!" dedim.
Ebru'ya baktım odası karanlık. Aradım, nefes nefese
açtı telefonu, "Boris'le plajdayız, Olga seni odada
bekliyormuş, biz de geleceğiz birazdan, ama cam kapıdan
gidecekmişsin!" dedi. Sabredememiş orospu dedim içimden.
Olgaların
villaya arkadaki sürgülü kapıdan gittim. Loş ışıkta,
çok güzel kırmızı kısa bir gecelik giymiş. "Nerde
kaldın Furkancığım!" diye karşıladı. "Boris'le
Ebru dayanamamış?" dedim. "Evet, bir şişe
şarap alıp gittiler, çıplak denize girip
sikişeceklermiş! Sen ne içersin?" dedi. "Amının
suyunu!" dedim. Gülerek, "Ne kadar istersen!" dedi. Yatağa
uzandım, gelip yatak başına tutundu, bilekten
bağlamalı yüksek topuklu ayakkabıları ile, ağzıma
çömeldi. Biraz aşağı kayıp amını
dudaklarımın arasına aldım. Ben yaladıkça amını
daha çok bastırıyor, dizleri titriyor, yatak başını
sökecekmiş gibi oynatıyordu...
En son bacakalarında
derman kalmayıp dizlerinin üzerine çöktü. Bense halen amını yalıyor,
parmağımı göt deliğine sokuyordum. Burnumdan zor nefes
alıyordum, bu da başımın dönmesine neden oluyordu. Ben amını
öyle emerken uzanıp bir sigara yaktı, diğer eline de bira
bardağını aldı. "Ohhhhhhh!" diye inliyor, sonra
bir sigaradan bir biradan çekiyordu. Bu bana inanılmaz tahrik edici geldi,
belinden tutup kaldırıp yarağıma oturttum. Sigarayı
ağzıma tuttu, sonra da biradan biraz ağzıma dökmeye
çalıştı, ama kucağımda hopladığı için
bira ağzımdan çok yatağa döküldü. Kucağımda hopluyor, "Ohhh,
Furkan tatilimi şenlendirdin, teşekkür ederim!" diye inliyor,
arkasına attığı eliyle taşaklarımla oynuyordu. Ebru'nun
hap çok sağlamdı, dakikalarca hoplattım kucağımda. En
sonunda, Olga, "Yeteerrrrr, aşkım biraz mola verelim!"
dedi.
Dolaptan 2 bira
çıkarıp açtı, 2 shot votka doldurdu. "Sabah Boris sizi
işaret edip, Ebru'ya akşamdan beri
asıldığını söylediğinde sana baktım, ilk
anda ateşler bindi!" dedi. Güldüm, "Ateşler bastı!"
dedim. "Evet ateşler bastı! Kalkıp havuza girdim ve senin
beni seyretmeye başladığın anda orgazmlar
başlamıştı! Tatil bitince aklımdan
çıkmayacaksın, bir uçak bileti ne olacak ki? Daha önce de
yaşadık biz bunu Ankara'da, ama adam çok rahatsız etti, her gün
aradı, tek görüşmek istedi hep, ben de engelledim, Boris de
uzaklaştırdı zaten!" dedi...
Boşalmadığım
için yarağım kazık gibiydi. Elini atıp okşayarak, "Hiç
inmez mi bu?" dedi. "Kaldıran bu kadar güzel olunca inmez!"
dedim. Eğilip ağzına aldı emmeye başladı. Biraz
yaladıktan sonra gidip yatağın kenarına indi, boy
aynasının karşısına geçip yatağa ellerini koyup, "Gel!"
dedi. Götünden sikmemi istiyordu. İkiletmeden kalkıp sikmeye
başladım götünü. Kendi kendime, Bu ilacın adını almam
lazım dedim, en az 15 dakikadır götünden sikmeme rağmen
boşalamıyordum. Yorulmuştum. Olga'nın da sırtı ter
içindeydi klimaya rağmen...
Tam o sırada
cam kapı açıldı, Ebru ile Boris içeri girdi. Ebru biraz
yalpalıyor ve yarı korkmuş, yarı baygın gözlerle
bakıyor, Boris onu koltuk altından desteklemese düşecek gibiydi.
Olga ile sikişi bırakıp, ne olduğunu sorduk. Boris tüm
soğukkanlılığıyla, "Üç tane serseri geldi az
ilerde kayalıkların arasında çıplak yüzüp sevişirken,
dikkatim öyle dağılmış ki, kıyıya
çıkınca orda beklediklerini farkedemedim..." deyince, Olga, "Neden
durdurmadın onları, sen Spetsnaz'sın?" dedi. "O ne
demek?" dedim. "Bir çeşit özel asker!" dedi. Benim
anladığım bizim bordo bereliler gibi birşeydi herhalde.
Boris, "Onlara
zarar vermeden durdurma şansım yoktu, birinde tabanca, birinde
bıçak vardı. Canlarını yakardım, ama sonra etraftan
duyulup polis gelecekti. Hadi ben durumu Moskova'ya açıklarım da, Ebru
olanları nasıl açıklayacak?" dedi. Haklıydı.
Boris Ebru'dan özür diledi. Ebru'yu aldım. Villasına götürdüm. Her
tarafı döl olmuştu. Ağzı, yüzü, saçları,
göğüsleri, amı ve götü, parmaklarının arasında bile
kurumuş döller vardı. Banyoya sokup güzelce duş
aldırdım. Sonra da bornoza sarıp yatağa uzattım.
Saçlarını
okşarken gözlerime bakıyordu. "Kızmadın değil mi?" dedi.
"Kızmadım, senin suçun değil!" dedim. "Biraz
benim suçum! Ben de azdırıcı bitkisel bir ilaç aldım bu
akşam, ondan seni beklemeden gidip Boris'i aldım odalarından. Hep
denizde sevişme fantazim vardı, onu yapmak
istedim. Ama biz giderken adamlar bira içiyordu sahilde. Boris
kalçalarımı sıkıyordu, onların önünden geçerken elini
omzuma koydu, ama eteğim köşeden tangamın içindeydi, yani götüm
görünüyordu ve bu beni tahrik etti, sikecek gibi baktıklarına emindim.
Sonra da geldiler işte..." dedi.
"İyi
oldu mu bari?" dedim gülerek. "Hepsi ikişer kez
boşaldı, en sonda da tost yaptılar. Ama gecenin finalini seninle
yapabilmek için Boris'e perişan olmuş numarası yaptım. Şimdi
onların siktiği her delikten bir kez de sen sikeceksin
aşkım!" dedi. Ebru'nun amını, ağzını,
götünü siktim, en son yüzüne boşaldım. Sonra da beraber duş
aldık sessizce. Gece 03:30'da ancak odamıza geçtim. Uyudum...
Sabah 10:30'da
uyandım. Karımı havuz Bar'da Olga ile kahve içerken buldum. "Tanıştınız
mı?" dedim. "Evet!" dediler. Olga, "Ebru hanım
nasıl, gece biraz fenaydı?" dedi. Olga'ya, "İyi
sanırım, gece odasına bıraktım, alkol çarptı
sanırım, gelir birazdan, bakmadım. Ben kahvaltıya geç
kaldım, açım, müsadenizle!" dedim. Karım, "Ben de bir
Ebru'ya bakayım!" dedi. Olga, "Tamam!" dedi, ama telefonunu
eline aldı. Karım, "Ne oldu ki Ebru'ya?" dedi. Ben de,
"Akşam yemekten sonra sarhoş olmuş Olga ile içerlerken, ben
de odasının önüne kadar götürdüm!" dedim. Ben kahvaltı
salonuna giderken, karım da Ebru'ya doğru gitti...
20 dakika sonra
ben havuz Bar'da kahvemi yudumlarken, Olga ve Boris'le beraber karım da geldi.
"Nasıl Ebru?" dedim. Karım, "Kadın battaniyeye
sarılı, kıpkırmızı suratla açtı
kapıyı, biraz daha uyuyayım öğlene toparlarım dedi,
saç baş darma duman, çok çarpmış alkol!" dedi. Karıma,
(Bence alkol değil, az önce sen geliyorsun diye mesaj alıp arka
kapıdan sıvışan Boris çarpmıştır!) diyemedim.
Olga ile Boris, "Vah vah!" derken bıyık altından
gülüyorlardı...
Öğlen
yemekten sonra karım, "Benim ağrım başladı, gidip
uzanayım biraz!" deyip odaya gitti. Ben Olga'yı alıp onlara
geçtim. Boris Ebru'ya bakmaya gitti...
Saat 15:30 gibi
havuz başına döndüğümüzde, Boris ile Ebru Bar'da bira içiyordu. Bende
akşamki hapın etkisi geçmemişti daha, Ebru'nun
kulağına, "Bu ilaç neymiş böyle, bana bundan bir kutu
ayarla!" dedim. O da kulağıma eğilip, "Bir kutuyla tüm
Manisa'yı elden geçirirsin! Cevat bununla bile bir kez zor yapıyor!"
dedi...
Akşam
yemeğinden önce yarım saat kaçtık, Ebru'yu odalarında
siktim, bu kez duşun altında. Akşam yemeğine karım da
geldi. Yemekten sonra 1 bira içti. Zaten iki gündür hastalığın
yıprattığı bedeni biraya dayanamadı, 22:00 gibi odaya
geçmek için izin istedi. "Geleyim!" dedim, "Yok, sen keyfine bak!"
dedi. Ulan benim hatun bu kadar rahat bırakmazdı beni, demek ki çok
canı yanıyor diye düşündüm. Yarım saat sonra Boris masadaki
birasını kafaya dikip, "Kızlar ben yarım saat kaybolacağım,
gelirim!" dedi. Olga, "Sen de git Furkan!" dedi.
Takıldım Boris'in peşine, "Nereye?" dedim. "Sessizce
gel, karışma!" dedi.
Sahile gittik.
Biraz ilerde 4 kişi ateş yakmış, alkol alıyordu. Boris
onlara doğru yürüdü. Adamlardan biri, "Ne o lan pezevenk, bu
akşam da ibne mi siktireceksin bize?" deyip beni işaret etti.
Biri ayağa kalkıp elini beline attı. Diğeri de
oturdukları yerden bir bıçak aldı. Diğer ikisi de nerden
çıktığını anlamadığım birer sopa
aldılar. Boris hızlanıp adamların arasına daldı. Sadece
kırılan kemik sesleri ve adamların teker teker boş çuval
gibi yere düşüşünü gördüm. Tüm olay 1 dakika bile sürmedi. Bir de
nasıl yaptı bilmiyorum, hiçbirinden çıt çıkmadı ve
hepsi yalvaran gözlerle bakmalarına rağmen
kıpırdayamıyor, konuşamıyor, felç olmuş gibi
yatıyordu. Hele o elini beline atıp silah çekmeye
çalışanın eli, bilekten komple ters dönmüş, havaya
bakıyordu. Boris bana, "Hadi gidelim!" dedi.
Yarım saat
kadar sonra sahilde ambulans ve polis siren ve ışıkları
birbirine karışıyordu. Olga Boris'e, "Yaptın mı
yapacağını?" dedi. Boris gülümsedi. Ebru soran gözlerle
bana baktı. "Sonra!" dedim. O gece erken
dağıldık. Karım huylanmasın dedim ben, ama içeri
gidince onu uyurken buldum. Ben girince uyandı. "Erken geldin?"
dedi. "Senle hiç ilgilenemedim, onun için erken geldim bu gece!"
dedim. "Git sen, git eğlen!" dedi. Oğlan gelip
yatmıştı zaten odasında.
"Peki!"
dedim. Çıkıp Ebru'ya yazdım, "Hadi Olga'lara gidelim!"
diye. Onların odaya gidip camı tıklattık. Olga açtı.
Boris'i memleketinden tatile gelen arkadaşı aramış
tesadüfen, merkeze gitmiş onunla buluşmaya. Olga, "Gelsenize!"
dedi. Girdik. Votkalar su gibi akmaya başladı. Biz Ebru ile votkaya
alışkın olmadığımız için, kafamız iyi
olmaya başlamıştı. Üçlü koltukta yanyana oturuyorduk,
otomatikman ben ortadaydım. Ellerim vücutlarını
dolaşıyordu. İkisinde de ince penye kısa elbiseler
vardı. İkisinin de amcıklarını parmaklamaya
başladım. Onlar da yarağımı çıkardı
şortumdan, Olga eğilip ağzına alırken, ben de elimi
sırtında atıp, arkadan amcığına işaret
parmağımı götüne de başparmağımı soktum.
Aynı şeyi Ebru da yapınca, ona da diğer elimin
parmaklarını taktım. Şimdi yanlardan
yarağımı yalıyorlar, kafasına gelince de öpüşmeye
başlıyorlardı.
Ayağa
kalkıp birbirlerinin kıyafetlerini çıkarıp elele
yatağa geçtiler. Yatakta dizlerinin üzerinde dudaklardan boyna geçiyor,
sonra birbirlerinin göğüslerini okşayıp emiyorlar, tam
karşımda lezbiyen show yapıyorlardı. Az sonra 69 olmuş
birbirlerini yalarken, benim de elim yarağımda 31 çekiyordum. Birer
shot daha votka doldurup yatağa servis yaptım. İkisi de tuhaf
tuhaf bakarken amcıklarına doğru döktüm kadehin bir tanesini. Buz
gibi votka amcıklarına değdiğinde ikisi de irkildi. Sonra
ikisi de yalamaya devam etti. Aynı hareketleri yapıyor, hem
birbirlerini yalarken hem de orta parmaklarını birbirlerinin götüne
sokmuş piston gibi sikiyorlardı götlerini. İnliyorlar,
kasılıyorlar, Ohlar Ahlar havada uçuyordu. Neredeyse aynı anda orgazm
olup yığıldılar yatağa...
Biraz kendilerine
gelince, ikisini yanyana domaltıp, birinin amcığına
parmaklarımı, diğerine yarağımı gömdüm. Dakikada
bir değişerek siktim ve ikisinin de kalçalarına eşit
paylaştırdım döllerimi.
02:45'de çıktık. Ebru, "Sahi,
bu akşam sahilde ne oldu?" dedi. Güldüm, "Hani yumurta
kırarsın ya sabah kahvaltısı için, diyelim 4 tane yumurta, kaç
dakika sürer kırmak?" dedim. "Belki 1-2 dakika!" dedi.
Boris dört kişinin kafasını senin 4 yumurta
kırdığın zamandan daha kısa zamanda kırdı!"
dedim. "Vayyyy!" dedi.
Odaya
gittiğimde karım uyuyordu. Telefonuma baktım, gerçi kimse
aramasa da şarja takayım dedim. Ama dikkatimi çeken şey, karımın
telefonu 3 gündür hep şarjdaydı. Kafa zaten bir milyon, bir süredir
değiştirmek istiyordu telefonunu, herhalde şarj tutmuyordu. Yattım leş gibi, uyumuşum.
[Furkan]
|