Karımın Ölümünden Sonra Yoldan Çıktım! (1) (Hüseyin 59 Y., İstanbul)
Merhaba. Ben
Hüseyin. İş adamıyım, kendi kurduğum bir şirketim
var. 3 oğlum ve karımla, halimiz vaktimiz gayet yerinde, lüks denecek
varlıklı bir hayat yaşıyorduk. Küçük oğlumun
düğününden dönüşte büyük bir trafik kazası yaşadık. Bu
kazada sevgili karımı, evli 3 çocuklu en büyük oğlumu ve 4
çocuklu ortanca oğlumu kaybettim. Küçük oğlum ise en mutlu gününde
belden aşağı felç kaldı. Bu kazadan 10 gün sonra küçük
oğlum hastaneden evine geleli 15 dakika olmadan intihar etti. Bu
travmaları kolay atlatamadım, hatta ben de intihar etmeyi
düşündüm. En büyük desteğim küçük gelinim Melike'ydi. Melike, en
küçük oğlumun karısıydı, onula beraber ameliyathanenin
önünde bekleyişimizi halen hatırlarım.
Artık yaşamaktaki
tek amacım, geride kalan torunlarımın ve gelinlerimin rahat bir
hayat sürmesini sağlamak oldu. O vahim kazadan 6 ay sonra kendimi yeniden
işlerime verip bu acı olayı hafifletmeye
çalışırken, en yakın dostlarımdan biri aradı. Kendisi
Kapalıçarşının en esaslı kuyumcularındandır.
Karıma ve gelinlerime aldığımız tüm takıları
ve mücevheratları ondan alırdık. Bana, "Hüseyin
şirkette işler kötü mü? Senin küçük gelin bugün benim yaptığım
takılardan birazını satmaya gelmiş çarşıya. Borç
paraya falan ihtiyacın varsa bir alo desen hallederdik?" dedi. Ben
şaşkınlıkla, "Yok dostum öyle bir şey! Sen o
takıları kim satın aldıysa ve ne kadar istiyorlarsa geri
al, ben senden bugün almaya gelir ödemesini yaparım!" dedim.
Telefonu
kapatınca, aklıma 2 ay önce Melike ile yaptığımız
konuşma geldi. Oğlumun intiharından sonra, şirketteki
oğlumun hakkı olan hisseleri Melike'nin üstüne yapmak istediğimi
söylemiştim. Neticede Melike oğlumun emanetiydi, hem düğün günü
dul kalmıştı, namerde muhtaç etmemek lazımdı. Melike,
"Yok baba benim hakkım değil!" falan deyip itiraz
etmişti, ama ısrar edip hisseleri üstüne
yaptırtmıştım.
Hemen bir kontrol
ettirmek lazımdı, belki kızın eli
sıkıştı, bana gelmeden şirket hisselerini de
satmış olabilirdi. Sekreterim Gülperi'yi çağırdım ve
"Kızım bizim tüm gelinlerde olan hisseleri bir kontrol ettir,
bir sıkıntı var mı, varsa bana bildir!" dedim.
Sekreterim Gülperi, o vahim kazadan yaklaşık 1 ay önce işe
aldığım bir kızdı. Eğitim hayatı dopdoluydu.
Hem deneyim kazanmak, hem piyasadaki en dişli kurtlardan biri olan benden
bir şeyler kapmak için yanımda sekreter olarak
başlamıştı. 21 yaşındaydı, 1.70'e yakın
boyu, diri memeleri, kahverengi saçları, kahverengi gözleriyle, kalın
dudaklarıyla güzel bir genç kızdı. Karımın ölümünden
sonra aklıma Gülperi hakkında değişik fikirler gelirdi,
sonra da (Saçmalama Hüseyin, yaşını başını
almış bir adamsın, yakışıyor mu sana?) derdim
kendime.
1 saat sonra gelen
haberlere göre bir sıkıntı yoktu, hisseler
satılmamıştı. Melike'yi arayıp konuşmayı
düşündüm, ama belli ki kızın bir derdi vardı, bunu onun
yüzüne vurmadan çözmeliydim. Aklıma Melike'nin babası Tekin'i aramak
geldi. Bizim oğlanla Melike nişanlanana kadar Tekin'i pek
tanımazdım, piyasada eline vur ekmeğini al tipte biri derlerdi.
Çocuklar nişanlandıktan sonra Tekin'e çok iş
paslamıştım, toparlanmıştı benim sayemde. Tekin'i
aradım, "Bir öğle yemeği yiyelim!" dedim.
Restorana
varınca Tekin'in yüzünde sıkılgan bir ifade vardı. Naber
nasılsından sonra konuyu Melike'ye getirdim, "Bir
sıkıntısı var mı, yardımcı olabileceğim
bir şey falan?" diye sordum. Tekin, "Yok bir
sıkıntısı. Onu bırak da, şu sekreter halen sende
çalışıyor mu?" diye sordu. Ben,
"Hayırdır?" dedim. Onu yanına almak istediğini,
müdürlük pozisyonu teklif edeceğinden bahsetti. Ben de,
"Hayırdır kardeş, piyasada deneyimli insan bitti de benim
sekretere mi vereceksin müdürlük pozisyonunu?" dedim. Tekin kem küm derken
ağzından baklayı çıkardı, "Baya güzel kız,
metresim yapayım, imam nikahı da basarım..." deyince
canım sıkılmıştı.
Bizim gibi para
babası iş adamlarının genelde 2-3 kapatması olur,
inanan imam nikahını da basar karısı yapardı. Benim o
işlerle alakam olmazdı, ben rahmetli karıma ihanet
etmemiştim, onu çok severdim. Tekin canımın
sıkıldığını görünce, "Hayırdır,
sen pek sevmişsin sanırım kızı?" dedi gülerek.
Ben de, "Benim o taraklarda bezim yok, ben rahmetli karıma ihanet
etmem!" dedim. Tekin, "Valla yaşın geçiyor,
yaşlanınca sana kim bakacak? Büyük gelinin ne zamana kadar sana bakar
bilinmez, bir gün tekrar evlenecek, hayat yalnız geçmez, sen de bul huyu
huyuna suyu suyuna uyan birini evlen, yalnızlık zor..." falan
demeye başladı.
Son 2 aydır
benimle konuşan herkes konuyu benim yalnızlığıma
getiriyordu. Sinirimi bozmaya başlamıştı bu
yalnızlık meselesi. Ne vardı yani Huzurevine düşmekte, krallar
gibi bakılıyordu. Neyse deyip, yemeğe devam ettim. Tekin,
"Anlıyorum seni Hüseyin, ama ölenle ölünmüyor, hayat devam ediyor.
Dünyaya bir daha mı geleceğiz? Gel senle bugün felekten bir gece
çalalım. Benim her zaman gittiğim biri var, sana da birini ayarlar,
rahatlarsın!" dedi. Aslında haklıydı, fena fikir
değildi, 6 aydır doluydum, bu kadar yalnızlık işlere
odağımı da etkiliyordu. "Olur!" dedim. Tekin birine
telefon açtı. Ayağa kalkıp uzakta biraz konuştuktan sonra
gelip, "Şanslısın, bir bakire varmış, 18
yaşına yeni girmiş kız, ama biraz pahalı. Gerçi senin
için sorun değil, işlerin gıcır diye duydum, Dolar'ın
inip çıkmasından milyarlar götürmüşsün!" dedi. Ben de,
"Eh işte, yuvarlanıyoruz!" dedim. "Yok kardeş,
sen yuvarlana yuvarlana resmen Çığ oldun!" dedi, güldük.
Yemektan sonra
Tekin sıkılgan bir yüz ifadesiyle, "Ya Hüseyin, bana biraz borç
versene?" dedi. "Hayırdır?" dedim. "Biraz
sıkışığız şu aralar..." dedi. "Ne
kadar lazım?" demeye kalmadı bir kağıt uzattı.
Açtım baktım, Tekin'e göre iyi paraydı, ama bana göre çerez
parasıydı. "Hallederiz, kafana takma!" dedim. Ama
canım sıkılmıştı, göte bak, bir yemek yedik diye
6 sıfırlı borç mu istenir? Neyse, "Şirkette işim
var!" deyip kalktım. Bir kağıda yazdığı otel
adresini cebime soktum, "Akşam görüşürüz!" deyip
çıktım restorandan.
Melike'nin neden
mücevherat bozdurduğunu anlamıştım, babasının
paraya ihtiyacı vardı. Kapalıçarşıya gittim. Kuyumcu
dostumdan Melike'nin mücevheratlarını alıp parasını
ödedim. Melike'nin evine doğru yola çıkarken Melike'yi aradım,
"Kızım müsaitsen bir 5 dakikalığına uğramak
istiyorum?" dedim. Sesi tedirgindi, "Tabi baba, olur, buyurun
gelin!" dedi. Kapıyı açtığında üstünde siyah bir
diz üstü elbise vardı. Bembeyaz teniyle tezat siyah saçları dolgun
göğüslerine kadar iniyordu. Siyah gözleri ve ince dudaklarıyla tam
seks abidesiydi, yutkunup içeri girdim. Salondaki ikili koltuğa oturdum.
Yanımda getirdiğim kutuyu elime alıp, "Melike
kızım, gel biraz konuşalım!" dedim. Yanıma gelip
oturunca, "Kızım, sen oğlumun bana emanetisin, neden
ihtiyacın için beni aramadın? Çok kırıldım!"
dedim.
Melike'nin o siyah
gözleri buğulandı, "Babamı tanıyorsunuz, o sizin gibi
biri değil, babam için sizden borç istemeye utandım, ne olur
affedin!" diye hıçkırarak ağlamaya başladı.
"Güzel kızım ağlama!" deyip sarıldım.
Bembeyaz teni alev alev yanıyordu sanki, ya da bana öyle gelmişti,
bilmiyorum. O nefis parfümü beni mest etmiş, sikim kalkmaya
başlamıştı, durmam lazımdı, o benim gelinimdi olamazdı.
Biraz sakinleşir gibi olunca kalktım, bir bardak su getirdim.
Gözyaşlarını silip, "Benden utanmana gerek yok
kızım, ben her zaman yanında olacağım, tamam mı
Melikem?" dedim. Mücevherlerin olduğu kutuyu verip, "Melike,
babana ben borç vereceğim şimdi, sen dert etme bunu!" dedim.
Hemen muhasebeciyi arayıp direktif verdim. Melike bu hareketimden sonra
gözleri gülerek, "Hüseyin baba teşekkür ederim, ömrün uzun
olsun!" deyip elimi öptü. Ben de, "Bir sıkıntın olursa
hiç çekinme ara!" dedim. Evden çıktım.
Akşam,
anlaştığımız saate Tekin'in dediği otele gittim.
Valeye arabayı verirken Tekin çıktı dışarı, yüzü
gülüyordu, muhasebecim Tekin'i arayıp parayı aktarmak için hesap numarası istemiş.
"Çok teşekkür ederim, en kısa sürede geri
ödeyeceğim..." dedi. Sonra da, "Bu arada seninki hazır,
süper bir şey!" dedi. Otele girdik, bar kısmına geçtik.
Bana ayarladığı kızın üstünde morla pembe arası
renkte bir elbise vardı. Kıvırcık saçlı, 1.60
boylarındaydı. Abartı bir makyaj vardı, gözleri deniz kadar
maviydi. Tekin, "Bak bu Melisa!" deyip kızı bana takdim
etti. "Memnun oldum!" deyip tokalaşırken kızın
gözlerinde bir tedirginlik hissettim. Tekin'in yanında uzun boylu
40'larında bir kadın vardı, belli ki Tekin
yıllanmış seviyordu. Tekin bana bir oda anahtarı uzatarak,
"İyi akşamlar!" diyerek, kadınla birlikte yukarı
çıktı. Bu beni tedirgin etti, bana odayı neden kendisi
tutmuştu? Melisa'ya, "Yürü başka bir otele gidelim!" dedim.
Otelden çıktığımızda, deri ceketli genç bir erkek,
"Nereye hayırdır?" diyerek önümüzü kesti. Belli ki kızların
pezevengi buydu. Cebimden bir tomar para çıkarıp, "Ben VİP
müşteriyim, anladın sanırım?" dedim. Genç tomarla
parayı elinde hissedince, "Pardon
karıştırdım!" deyip önümüzden çekildi.
Melisa'nın
gözü parada kalmıştı. Ben bunu fark edince, "Merak etme
daha fazlası var!" deyip, valenin getirdiği arabamın
kapısını Melisa'ya açtım. Pek uzak olmayan daha lüks bir
otele gittik, bir oda tuttum. Oda boğaz manzaralıydı. Ben
kravatımı gevşetip, "Sen soyun, ben bir elimi yüzümü
yıkayacağım!" diyerek banyoya girdim. Cinsel güçlendirici
hapı içtim. Kız bakireydi, tazecikti, hakkını vermek
lazımdı. Banyodan çıktığımda kız halen
giyinikti ve bana bakıyordu. "Ne oldu?" dedim. Melisa,
"Şey ben..." derken iki küçük bardağa Viski doldurdum.
Birini ona verip, "Kaç yaşındasın sen?" dedim.
"Geçen ay 18'e girdim..." derken dudakları titriyordu. Gülerek,
"Yalan söyleme, illa pezevengine gidip sana vereceğim parayı ona
verip kaç yaşında olduğunu öğrenmem mi lazım?"
dedim. Yutkunarak çantasından kimliğini çıkardı. Harbiden
18 idi. Gerçek adı da İlayda idi.
"Hiç yarak
gördün mü İlayda?" diye sorunca kafasını hayır
anlamında salladı. "Şimdi güzelim, sen beni memmun edersen
ücretinin 5 katını veririm. Kondom kullanmam, bir
sıkıntı olursa diye telefon numaramı veririm, hamile falan
kalırsan çocuğu aldırırız. Bunları kabul
ediyorsan kal, yok etmiyorsan git, ben başkasını
bulayım!" dedim. Lafımı bitirir bitirmez İlayda
kemerimi çözmeye başladı. Pantolonumdan sonra ayağa kalkıp
karvatımı ve gömleğimi çıkardı. En son donum
kalmıştı. Ben de onun o pembe mor elbisesinin
fermuarını açıp üstünden çıkardım. Memeleri portakal
kadardı, en sevdiğim tipte avuç kadar mutluluk bana yeterdi.
Sütyenini çözüp göğüs uçlarını yalamaya başladım.
Külodunun üstünden parmaklarımla amının iki dudağına baskı
yapıyordum. Elbisesini çıkarırken fark etmediğim bir
şeyi fark ettim, koltuk altının hizasında göğüs kafesi
bitimine yakın bir gül dövmesi vardı. Onu öpmeye başladım,
inleyerek karşılık vermeye başladı, gergindi halen.
Külodunu çıkarıyordum bir yandan. Dövmesinden yavaş yavaş
öperek amına doğru geldim. Çizgi şeklindeki amını
yalamaya başladım. Bıyıklarım batıyordu ve bu
onun ufak çığlıklar atmasını sağlıyordu.
Amı sulanmıştı. O sırada telefonum çaldı, arayan
Tekin'di, telefonu sesize alıp attım, daha önemli işlerim
vardı şu anda.
İlayda'yı
yönlendirerek, "Donumu indir ve yala yarağımı!" dedim.
Donumu indirince yarağım göbeğime çarptı, çoktan hazırdı benimki, ama biraz
yalanması fena da olmazdı. İlayda o küçük ağzına
alarak yalamaya başladı. Dişlerini değiriyordu,
"Dondurma yalar gibi, dilinle yap!" dedim, fena değildi
şimdi. Kollarından tutup kaldırdım, yatağa attım.
Artık amına girip bu kızı döllemem lazımdı.
Donumdan pek büyüklüğü belli olmayan yarağımı
dışarı çıkardığından beri korku ile bakan
İlayda'ya, "Hazırla kendini, kadın olacaksın
şimdi!" deyip yarağımın başını
amına dayadım. Biraz itince, "Annecimmm!" deyip kendini
geri atmaya çalıştı. Belinden tutup çektim, dudaklarına
yapışıp, bir elimle yarağımı tekrar
hizaladım. Hepsini tek seferde sokmayı severim. Tek seferde hepsini
sokunca o mavi gözlerinden sicim sicim gözyaşı akmaya
başladı. Gözlerinin o bakire parıltısı gitmişti.
Kurtulmaya çalıştıkça daha çok yükleniyordum. Amının
içi fırın gibiydi...
Biraz
sakinleşince yarağımı çıkardım, biraz kan
vardı, sildim. İlayda hıçkırarak ağlıyordu.
"Bak güzelim, orospu olmak kolay değil, ağlamaya devam edersen
götünü de sikerim, zorlama beni!" deyip kendime doğru çektim belini.
Tekrar sokunca daha rahattı bu sefer. Pompalamaya başladım.
Ellerim de boş durmuyor, göğüs uçlarını okşuyordum.
5-6 dakika sonra İlayda zevkten inlemeye başladı, bu hoşuma
gitmişti. Yarağımı amından çıkarmadan pozisyon
değiştirip üstüme aldım. Üstümde zıplarken portakal
memelerinin başları bir aşağı bir yukarı
oynuyordu. İlayda inleyerek orgazm olmaya başladı. Oragzm
olurken amı yarağımı mengene gibi sıkıyordu.
Orgazm olunca kendini üstüme bıraktı, yarağım amından
çıkmıştı. Üstümde yavru bir kuş gibi titriyordu. Oun
bu hali çok hoşuma gitmişti. Ama yarağım dimdikti, alnından
öperek, "Ben boşalmadım, devam edelim mi?" dedim.
"Olur Hüseyin
amca!" dedi. İsmimi nerden biliyordu, o da bir soru işaretiydi,
Tekin bana bir düzen kurmuş olabilirdi. Her şeyin sırası
vardı, önce döllerimi bu orospunun fındık kadar amına
boşaltacaktım, sonra bu soruya cevap arayacaktım. Üstüne
çıkıp yarağımı amına geri soktum, hızlı
hızlı sikmeye başladım. Yarağımın çoğu
içerideydi, ama halen dışarda olan kısmı canımı
sıkıyordu. Bacaklarını tutup havaya kaldırdım, pompalamaya
devam ediyordum bir yandan. İlayda ölü gibi yatıyordu. Ama arada
inlemesini duyuyordum 'Şak, şak, şak' sesleri arasında.
Yarağımın kalan kısmını da sokunca
İlayda'nın gözleri açıldı, küçük bir çığlık
attı. Bu çığlıkla ben sonlara yaklaşırken,
İlayda da ikinci orgazmını yaşamaya
başlamıştı. Pompaya devam ettim. Boşalmaya
yaklaşan yarağımı sonuna kadar sokarak kendimi o mengene
gibi dar sıcacık fırının içine bıraktım.
Döllemiştim amını. Son kasılmalarımdan sonra
yarağımı amından çıkarıp yana devrildim.
İkimiz de
nefes nefese kalmıştık. Biraz kendimize gelince kolundan tutup,
"Tekin piçiyle bana oyun mu oynuyorsun orospu? Adımı nerden
biliyorsun?" diye sordum sertçe. İlayda, "Hüseyin amca beni
hatırlamadın mı?" dedi. Ben de, "İlk defa
siktiğim orospuyu nerden hatırlayacağım? Konuş, yalan
söylersen hayatını karartırım!" dedim. İlayda,
"Hüseyin amca, ben Gizem'in lisedeyken sınıf
arkadaşıydım, mezuniyet töreninde sen Gizem'le dans ettikten
sonra benimle de dans etmiştin, hatırladın mı?" dedi
ağlayarak. Şimdi hatırlamıştım bu kızı,
torunum Gizem'in arkadaşı İlayda idi. 11 ay önce falandı
sanırım, ailecek Gizem'in mezuniyet törenine gitmiştik. Gizem'le
dans ettikten sonra, Gizem, "Dede bir arkadaşım var, babası
öldü, onla da dans etsene!" diye ısrar etmiş,
İlayda'yı zorla dansa kaldırtmıştı.
İlayda'nın
kolunu bırakıp, "Sen neden bu işlere
bulaştın?" dedim. İlayda ağlayarak, "Babam bir
ton borç ve haciz bırakarak öldü, hiçbir şeyimiz kalmadı, annem
kafayı yemek üzere. Benim de parasızlık canıma tak etti,
internette bir Eskort sitesine kaydımı yaptırmıştım.
Bugün aradılar, bir beyefendi var yüklü ödeme yapar, istediğinin 2
katını bile alırsın dediler, geldim. Diğer oteldeki
adamı da ilk defa bugün gördüm, beni o aradı telefonla. Yemin ederim
başka bir şey bilmiyorum, ne olur paramı ver gideyim!"
dedi.
Üzülmüştüm,
ne kadar gençti, hayat onu dedesi yaşında bir adamla aynı
yatağa sokmuştu. Çenesinden tutup yüzüne baktım ve
"Ücretinin 5 katını vereceğim, ama bundan sonra bu
işlere bir daha bulaşma. Numaramı da vereceğim sana, bir
şeye ihtiyacın olunca beni ara!" dedim. İlayda'nın
yüzü gülmüş, doğrulup bana sarılmıştı. İkimiz
de halen çıplaktık, tazecik bedenini hissedince benim yarak yeniden
hazırola geçti. "Sana düzenli para veririm, ama sen de benim
ihtiyaçlarımı gidereceksin, beni memmun etmen lazım, tamam
mı, hadi işe koyulalım!" dedim.
Önce bir güzel
yarağımı yalatıp, az önce boşaldığım
amına girdim. İçi döllü olduğu için rahat rahat girip
çıkıyordum bu sefer. İlayda yatakta sırt üstü
yatıyordu. "Tutun bana!" deyip belinden tutup havaya kaldırdım,
taze bedenini kendime yapıştırdım. İlayda'nın
sırtını odanın boğaz manzaralı camına
dayadım. İstanbul'u izlerken, amına piston gibi pompalamaya
başladım. Çığlıklar atarak inlemeye başladı.
Kulağının arkasını öpüyordum, bir yandan boynunu
yalıyordum...
Bir süre sonra
tekrar boşalmaya yaklaştığımı fark ettim. Yere
indirip, "Aç ağzını, bir damlasını bile yutmazsan
ekstrayı unut!" dedim ve saksoya başlattım. Geleceğimi
hissedince ellerimle başına bastırıp sonuna kadar soktum
ağzına ve boşaldım. Öğürüyordu, ama müthiş bir
zevk alıyordum. Odadaki tek ses onun sesli yutkunmaları olmuştu.
Yarağım yumuşamaya başlayınca çıkardım
ağzından. Hepsini yutmuştu. Yanağını
okşadım ve "Aferin, bu kadarını yutmanı
beklemiyordum!" dedim.
Yorulmuştum
ve enerjiye ihtiyacım vardı. İlayda banyoda
ağzını çalkalayıp amını yıkarken ben içkileri
tazeledim. Muz, kuruyemiş falan yemeye başladım. İlayda
geri geldiğinde, ona, "Anlat bakalım, nasıl bir duygu
kadın olmak?" dedim. Gülümsedi ve "Böyle zevkli
olacağını bilseydim daha önce kadın olurdum!" dedi.
Sonra da, "Sence ben güzel miyim?" dedi. Genç kızlar hep
aynıydı, birazdan şimdi biz neyiz falan da derdi bu. "Bir
orospuya göre fena sayılmazsın!" dedim. Yüzü düşmüştü.
Bunu fark edince, "Eee yavrum ben seni para ile sikiyorum, sanki
birbirimize aşıkmışız gibi davranma!" dedim. Bir
muz koparıp, "Ye bakalım şunu!" dedim. Muzu yemeye
başladı. Gülüp, "Baya safsın, yarakmış gibi
düşünüp ye o muzu, ne saf kızsın!" dedim. Sinirlenmeye
başlamıştı, ama bu hoşuma gidiyordu. "Hadi saf
orospum, muzu bitir sonra benimki var sırada!" dedim.
Muzu bitince
yatağa geçtik, "Yala bakalım benimkini de bir posta daha
kayayım sana!" dedim. Yarağıma eğilince arkadan
amı kabak gibi çıkmıştı. Bacaklarından tutup
amını ağzıma hizaladım yalamaya başladım.
Önce, "Ne yapıyorsun?" deyip yarağımı
bırakmıştı. Ben, "Boş durma yala!" deyip kıçına bir şaplak atınca, "Aayy!" diye
çığlık attı. Gülerek, "Hadi boş durma!"
dedim. O yarağımı yalarken ben amını yalıyor,
dilimi içine sokuyordum. İlayda yine kasılmaya
başlamıştı. Çok sürmedi yine orgazm olup üstüme
yığıldı. Ayağa kalkıp bir güzel domalttım,
yarağımı hizalayıp amına soktum. Pompalamaya
başlayınca kıçına güçlü bir şaplak attım.
"Annecimmmm!" diye bağırıp kaçmaya
çalıştı. "Şşşttt kıpraşma!"
deyip tekrar yerine getirdim. Her şaplakta amı anlık da olsa
yarağımı sıkıyordu.
4. şaplaktan
sonra göt yanakları kızarmıştı iyice, ben de pozisyon
değiştirmek istiyordum. Tutup sırt üstü yatırdım.
Belinin altına iki tane yastık koydum. Yarağımla aynı
hizaya gelice tekrar o fındık amına soktum. Amının iki
dudağı her içeri girdiğimde içeri doğru kıvrılıyordu.
Çok dar bir amdı. İlayda çığlıklar eşliğinde
tekrar orgazm olurken, ben de yarağımı dibine kadar geçirip
içine boşalmaya başladım. 2 kere içine boşlamıştım,
hap alması lazımdı, bu kızın dar amına kürtaj
yapmak ihanet olurdu. Yorgunluktan yatağa düştüğümde,
İlayda yavru bir kuş gibi kollarımın arasında derin
derin nefes alıyordu. Ona sarılmış halde yatarken biraz
uyumuşuz.
Uyandığımda
gece yarısıydı. Kollarımın arasındaki ürkek bir
ceylan vardı. Omzunu öptüm, "Kalk hadi, seni evine
bırakayım!" dedim. Gözünü açınca önce nerde olduğunu
anlamadı, ama hatırlayınca gülümsedi. Beraber duşa girdik.
Götünü elleyerek, "Bana burası da lazım, daha önce götten verdin
mi?" dedim. İlayda'nın gözleri büyüdü, korkmuştu
sanırım. "Korkma, acıtmadan yaparız!" dedim.
"Yok ordan da vermedim, kendimi kocama saklayacaktım!" deyince
dudaklarına yapıştım, "Ben artık senin
kocanım, bu am benim, bu göt benim, sen benimsin, ben senin
erkeğinim!" dedim.
Duştan sonra
telefonuma baktım, tahmin ettiğim gibi Tekin defalarca aramıştı.
Otelden çıktık. Arabayla İlayda'nın evinin önüne geldik.
Önce telefon numaralarımızı kaydettik, sonra da 5 bin dolar
çıkarıp uzattım. İlayda paraya şaşkınlıkla
bakarken, "Ev sizin mi?" diye sordum. Evin icra edildiğini
söyledi. "Ben evi alırım, sen takma kafana, bir şeye
ihtiyacın olursa ara!" dedim. Yanağımdan öptü ve inmeye
kalktı. Kolundan tutup, "Sana doğum kontrol hapı
lazım!" dedim. "Merak etme, ben zaten almıştım!"
dedi. "Aferin!" deyip elimi portakal memelerine attım,
İlayda kıkırdayarak, "Yapma!" dedi. "Çok güzelsin
yavrum!" dedim. Elimden kurtulup hızla arabadan indi. Yürürken sallanan o göte sahip
olmayı hayal ederek arkasından baktım. Evine girince ben de kendi evime döndüm.
6 aydan sonra ilk defa rahat uyudum o gece, İlayda'yı sikmek çok iyi gelmişti!
[Hüseyin]
|